özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığınıy
eni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşakbir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden''git artık'' demek''
beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa''
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
Artık iyice metalaşmış dünyamızda, bir nebze de olsa gerçek mutluluktan pay alabilmek umuduyla... Şiirle ve mutlulukla...
25 Haziran 2009 Perşembe
21 Haziran 2009 Pazar
PAUL ELUARD - KİMSELER BİLMEZ
Kimseler bilemez beni
Senin bildiğin kadar
İçinde yan yana uyuduğumuz
Gözlerin
Benim insan parıltılarıma
Dünyanın gecelerinden daha iyi bir gelecek hazırladı
İçinde uçtuğum gözlerin
Yolların gidişine
Dünyanın dışında bir anlam verdi
Bize belirtilenler
Gözlerindeki sonsuz yalnızlığımızı
Artık kendilerini sandıkları gibi değiller
Kimseler bilemez seni
Benim seni bildiğim kadar
Senin bildiğin kadar
İçinde yan yana uyuduğumuz
Gözlerin
Benim insan parıltılarıma
Dünyanın gecelerinden daha iyi bir gelecek hazırladı
İçinde uçtuğum gözlerin
Yolların gidişine
Dünyanın dışında bir anlam verdi
Bize belirtilenler
Gözlerindeki sonsuz yalnızlığımızı
Artık kendilerini sandıkları gibi değiller
Kimseler bilemez seni
Benim seni bildiğim kadar
ATİLLA İLHAN - KİMİ SEVSEM SENSİN

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor
* * *
kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum
AHMET TELLİ - GİDERSEN YIKILIR BU KENT

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken
Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca
Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Birde seni ekliyorum susuşlarıma
Selamsız saygısız yürüyelim sokakları
Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
Adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız
Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam
Gidersen kar yağar avuçlarıma
Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar
Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak
Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık
Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine
Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde
20 Haziran 2009 Cumartesi
Yılmaz Odabaşı - Feride

...
bırak, serseri yağmurlar, darbeci generaller, vizite
kağıtları ve gündelik telaşlar bir an bir yerlerde kalsınlar!
gecenin yüzüne karşı konuşan cinayetlerde ölümdü,
kederdi, hasretti gördüm!
tüyleri dökülen bir kuşun yüreği kadar sıcak
ve bir kez ağzımızdan çıkmış bir küfürdü hayat!
şimdi göç yollarında mısın?
yurdunu mu yitirdin?
örselenmenin yurdu
yok! aşkın yurdu
yok! özlemenin
yok!
...
sana bir bıçak vereyim rüyalarımı dağıt
bir rüzgar vereyim külümü
bir sevda vereyim kuraklığımı dağıt
biz o yıllar rezil gecelerde üşüdük
hey gidi kirli günler ne çok üşüdük
sıcaklığımı al şimdi bu üşümeleri dağıt
bak, bu kentler yeter bize
sevişmek için de, çıldırmak için de!
kalabalık ol gel yalnızlığımı
gövdemi vereyim gel dağıt açlığımı
...
d(erken) yıllar geçer
o herhangi bir gün de akşam olur
akşam olur sen bana bir bardak çay getirirsin
ensenden öperim, o saat bardakta şeker gibi erirsin
sen bir yaz güneşisin bakınca gözlerin bir sevinir bir sevinirsin
yüreğimden ansızın okul çocuklarının trampetleri geçer
tramvaylar, havai fişekler geçer
benim yüreğimde ise hep uzak ki yollar
içinden uzun yol otobüsleri, sessiz ırmaklar geçer
benim ırmaklarım
ırmaklarım benim senin gözlerinden geçer
(biz on ikiden vurulmuş eylüllerde üşüdük
hey gidi kirli günler ne çok üşüdük!)
...
oysa ki iki tufandık seninle
lavlardan ayrı düşmüş iki kanardağ
savrulduk usulca günlerin dargın göğsüne
hani yüzün kar çiçekleri gibi açardı
yüzün sığmazdı öpüşlerime ve hep bir kuytu ararken özlem tüten yüzünde
hiçbir aşkı mevsimsiz yaşamadım
da kaç mevsim aşksız feride...
oysa ki tufandık seninle
yatağını arayan iki ırmak belki de
çoktandır dalgınlığımı düşünüyorum göğsüne
yorgunluğumu, solgunluğumu bu dar evlere
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)